SEMERKAND15
SEMERKAND15  
  Ana Sayfa
  Sohbetler
  Kitap Tanıtım
  Tv İzle
  Foto galerisi
  Harita / Uydu fotoğrafı
  muhabbethane
  Ziyaretşi defteri
  İstatistikler
  Haberler
  Üye olmak için tıkla
  semerkand
  Anketler

Esma-ul Husna
sitene ekle

Sohbetler

BERABER BULUNMANIN TESİRİ HAKKINDA;

Şeyh Sadi- i Şirazi ks.; “Kil“ hakkındaki sohbetini Gavsımız S.Abdülhakim ks. Hz. leri bize şöyle anlatmıştı;

“ Şeyh Sadi bir gün hamama gitmiş. Hamamda bir güzel koku burnuna gelmiş. Bakmış ki; yıkananların birisi kille başını, saçını, sakalını ovuşturuyor. Kokuda bu kilden geliyor. Kili eline almış, kokuyu duyunca;


- Ey kil, sen bir toprak parçasısın, bu güzel koku sana nerden geldi. Diye hal lisanı ile kile sormuş.

Kil cevap vermiş;

- Evet, ben hakir bir toprak parçasıyım. Fakat ben bir zamanlar, bir gül bahçesinde gül ağacının dibinde kaldım. Onunla beraber oldum. Bu güzel koku, gülle beraber olmaktan ban bulaştı. Ben her ne kadar hakir bir toprak parçası isem de, gülle beraber olmanın verdiği bu azizlikle bende aziz oldum ve gördüğün gibi bu insanların yüzlerinde saçında, sakalında yerleşme imkanı buldum.


BERABERLİĞİN KIYMETİ;

Gaysımız S.Abdülbaki hz.leri bir sohbetinde Resül-i Ekrem s.a.v. buyurdular ki;

Bir Allah dostu ile üç kelime konuşana Allah teala cennette bir köşk yapar, Üç lokma beraber yiyene gene cennette bir köşk yapar.üç adım beraber yürüyene gene cennette bir köşk yapar. ( Bu üç halde de Allah dostu ile beraberlik müşterektir. Esas istifade beraber olmaktan geliyor.)

Şeyh Ahmet- i Haznesi k.s. hz.leri. Gavsımız S.Abdülhakim k.s.a. hazretleri yanında bulunduğu zamanlar. Bir gün kendisini çağırıp şöyle buyurmuştur; namazlarda daima bana yakın bulun, gözümün önünden uzaklaşma diye tembih etmiştir.

Hace Azizan Ali Ramiteni Hazretleri; Ali Ramitani hazretlerine Azizan ( iki aziz) denmesinin sebebi şöyle anlatılır. Bir zaman Ali Ramiteni’ nin evinde iki üç gün yiyecek bir şey bulunmadı. Evdekiler açlık sebebiyle çok üzülüyorlardı. Gelen misafirede evde ikram edecek bir şey yoktu. O sırada Ali Ramiteni hazretlerinin talebelerinden yiyecek satan bir genç, pirinç doldurulmuş bir horoz hediye getirdi. 

“ Bu yemeği, sizin ve yakınlarınız için hazırladım. Eğer hediyemi kabul buyurursanız, bizi çok memnun edersiniz.” Diyerek yalvardı. 

Bu nazik anda gelen yemekten son derece hoşnut olup o talebesine iltifatlarda bulundu. Bu yemeği, misafirine ikram ederek ağırladı. Misafir gittikten sonra o talebesini çağırtarak; 

“ Getirdiğin bu yemek, sıkıntılı bir anımızda imdadımıza yetişti. Sen de bizden her ne muradın var ise iste” çünkü hacet kapısı şu anda açıktır buyurdu.” Genç de 

“ İlimde ve evliyalık makamında size benzemekten başka bir arzum yoktur. Beni bu hale kavuşturmanızı istirham ediyorum efendim.” dedi. Ramiteni hazretleri. 

“ Genç zor ve yükü ağır olan bir iş arzu ettin, bunun yükünü kaldıramazsın. Üzerimizdeki yük senin omuzlarına çökecek olursa ezilirsin. İstersen başka bir dilekte bulun.” Buyurdu. Genç ise; 

“ Dünyada tek muradım, aynen sizin gibi olmaktır. Size benzemekten başka bir şey beni teselli etmez. Buna rağmen siz nasıl arzu buyurursanız, ona razıyım efendim. dedi. Bunun üzerine Ali Ramiteni hazretleri  “Pekala” buyurup, elinden tutarak beraberce hususi havlethanesine girdiler. Yüz yüze oturarak o şahsa teveccüh ( kalbi yönelme) etmeye başlar. O genç, bir müddet sonra zahir ve batında Allah-ü tealanın izniyle Ali Ramiteni’ nin derecesine kavuştu. Fakat aşktan sarhoş olup, kendinden geçti. Öylece kırk gün daha yaşayıp vefat etti. Ona bir anda kendisi gibi yaptığı için, iki aziz manasında, hazret-i üstadın ismi “ Azizan” olarak kaldı. 

( uyuşturuculara alışkanlık yapan insanlarda zamanla vücut daha yüksek dozlara dayanır ve bir tehlike olmaz. Yeni uyuşturucuya başlayan bir kimsede üç gram afyon ölüm dozu olduğu halde, zamanla yavaş yavaş artırarak bunu çok yüksek miktarlara çıkarmak bile ölüm dozu olmuyor.

Adli tıp profösörü bir dersinde, bizzat şahit olduğu bir hadiseyi bize anlattı; bir şahıs, uyuşturucu alışkanı, afyon kullanıyor. Profösörün yanında yirmi iki gram afyonu o anda hepsini birden içiyor biz bu şahıs, biz bu şahsın muhakkak ölür diye beklerken. Hiçbir şey olmadığını, sapa sağlam gene yaşamaya devam ettiğini gördüm ve hayret ettim.” diye anlatmıştı.

Hace Azizan Ali hazretlerinin kendisi yavaş yavaş ve vücut kabiliyet kazandıkça çıktığı yüksek mertebelerde, en ufak manevi şarhoşluk hali göstermediği halde, teveccühle kendisine benzettiği genç bu hale ancak kırk gün dayanabildi.

Köpeğin nazarla değişmesi; 

Şeyh Necmuddin-i Kübra ks. ( 539 -618) ( Harezm de yaşadı, çok büyük alimdi, çok büyük veli)

Bir gün Eshab-ı Kefh-i konuşuyorlardı Şeyhin müritlerinden Sa’ duddin Haznevi k.s. “ Acaba bu ümmette, sohbeti köpeğe tesir eden bir kimse varmıdır.? Diye düşündü. Şeyh feraset nuru ile, bu düşünceyi anladı ve hemen yerinden kalkıp tekkenin kapısına doğru yürüdü. Ansızın uzaklardan bir köpek çıkageldi. Bir yerde durup kuyruğunu salladı. Şeyhin bakışı ona ilişti. Derhal feyzlenip şaşaladı. Kendinden geçme halleri göründü. Yüzünü şeyhinden çevirip kabristana gitti. Başını yerlere sürüyordu. Hatta derler ki, nereye varsa, elli – altmış köpek devamlı onun etrafında dolaşırdı. Ön ayaklarını tutuştururlar, fakat ulumazlar, havlamazlardı. Hiçbir şey yemezler, devamlı hürmette bulunurlardı. Sonra vefat etti. Şeyh emir verdi. Onu defn edip, kabrini mamur ettiler. 

Gavsımız S.Abdülhakim hz.lerinin devrinde boğanın cezbelenmesi; 

Mehmet Yarbay ağabey Silvanda oturan Seyit Saadettin isimli çok ehli muhabbet bir sofiyi ziyarete gider. Beraberce yakın bir köye, başka sofilerle sohbete giderler. Sohbet esnasında evin dışında bağlı olarak duran büyük bir boğa iplerini koparıp, sohbet yapılan odanın kapısına gelip dayanır; durmadan böğürmekte, ağzından köpükler çıkarmakta ve kapıyı açmaya uğraşmakta. İçeride oturanlardan bazısı korkmaya başlar. Herhalde boğa deli oldu, gelip bize saldıracak diye endişelenirler. Bu durumu gören Seyit Saadettin, onlara cesaret verir.; “ korkmayın, boğa bize bir şey yapmaz diyor. Bu boğa cezbelendi, sohbetin tesirinde kaldığı için bizim yanımıza gelmek istiyor. Gerçekten sohbet kesilince boğanında sesi kesiliyor, sakinleşiyor. Sohbet başlayınca tekrar boğanın cezbesi başlıyor. 

Muhammed Masum Serhendi; ( Mektubat 2. cilt 140) diyorki; 

“ Hadis-i kudside; “ Bir veli kuluna düşmanlık eden, benimle harp etmiş olur. Kulumu bana yaklaştıran şeyler arasında en sevdiğin, ona farz ettiğim şeydir. Nafile ibadet yaparak, bana yaklaşan kulumu çok severim. Çok sevdiğim kulumun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüyen ayağı olurum. İstediğini elbette veririm. Bana sığındığı zaman elbette korurum.” Buyruldu. 

Farzlarla hasıl olan kurb, yani Allah-ü Teala’ ya yaklaşmak, nafilelerde hasıl olandan elbette daha çoktur. Fakat, takva sahiplerinin ihlas ile yaptıkları farzlar ancak kurbe hasıl eder. Takva ve ihlas elde etmek içinde, tasavvuf ehlinin bildirdiği vazifeleri yapmak lazımdır. Fazların kurba hasıl etmesi için, bu nafile vazifeleri ( tasavvuf ehlinin verdiği vazifeleri) yapmak şarttır. Bu nafile ibadetleri yapmaya “ Sülük” denilir. Sülük vasıta ile insanda “ Fena” hasıl olarak Allah-u Tealadan gayri her şeyin sevgisi kalbinden silinir. Sonra “ Beka! Hasıl olarak, Allah-ü Tealanın sevgisi kalbine yerleşir. Her şeyi Allah için sever. Her işi Allah için yapar. Böyle insanlara “ Veli” denir. Ancak bunun yaptığı farzlar kurb ( yaklaşmak) hasıl eder.




BERABER OLUNANDAN ETKİLENME HAKKINDA;

Gavs-ı Azam S. Abdülhakim k.s. bir sohbetinde buyurdular ki; 

Nuh a.s. Ulul azam bir peygamberdir. Onun oğlu, kötü kimselerle arkadaşlık ettiği için tufan kopacağı zaman babası, onu gemiye binmek için çağırdığı zaman arkadaşlarından ayrılıp gelemedi. Onların arkadaşlıkları kalbinde onlara bağlayan bir bağ oldu. Onlardan kopup ayrılamadı. Tufan koptu. Gemiye binmedi ve boğuldu. İmansız gitti. Bir peygamber evladı olduğu halde, kötü arkadaşa kalbini bağladığı için ve onlardan ayrılamadığından imansız gitti. Kötü arkadaş, bir peygamber evladının imansız gitmesine sebep oldu.

Öte yandan, Eshab-ı Kefh’in köpeği kıtmir, onlarla beraber olduğu için onlardan ayrılmak istememesinden, onlar gibi cennetlik oldu.

Köpek necis bir hayvan olduğu halde iyilerle arkadaşlık ettiği için Allah’ ü Teala onu iyiler gibi yaptı. Cennetlik oldu. Demek ki, iyilerin arkadaşlığı insanı iyiler sınıfına sokar. Kötülerin arkadaşlığı da insanı kötüler sınıfına sokar. Bunun için Resul-i Ekrem s.a.v. buyurmuştur ki; “ Kişi, dostunun dini üzeredir. O halde, herkes kiminle arkadaşlık ettiğine baksın.” Diye sohbet etti.


DERVİŞLE OTURMANIN KIYMETİ;


Pir-i Şebuy; ( Muhammed bin Ömer) ( Ebu Ali Dekkak hz. Arkadaşı Buhariyi ezbere bilirdi, zamanının büyürlerinden) Bir zamanlar yaz günlerinden gayet sıcak bir gün idi. Alami toz kaplamış idi. Pir- in gitmek üzere olduğunu gördüler. “ Ey Şeyh” nereye gidiyorsun? Dediler. Pir, “ Falan dergah’ a (hankap) gidiyorum ki orada dervişler vardır. Ben orada oturayım. Orada dervişlerin üzerine bir günde yirmi defa rahmet yağar. Bilhassa kaylüle (öğle uykusu) zamanı gidiyorum ki, gidip orada kaylule edeyim. (Kaylule uykusu sünnettir.) belki o rahmetten benim de üzerime yağar.” Dedi. Ulular demişlerdir ki: Sen. Onların içinde geçin kendini onlardan ve onların dostlarından göster. Her ne kadar, ne şekilde onlardan olmadığını bilirsen de;

Aşıklar ile otur ve aşkı eyle ihtiyar.
Her kim ki aşka kul değil, olma onunla yar!


İbrahim Ethem k.s. buyurdu; 

“ Bir gece rüyamda şöyle gördüm. Bir melek elinde bir defter tomarı tutarak bir şeyler yazıyordu. “ Ne yazıyorsun? Dedim.
“ Onun dostlarının adını yazıyorum” dedi. “ benim adımı da yazdın mı? Diye sordum. “ Yok” dedi. “ Ben onlardan değilim. Onun dostu da değilim. Ama dostlarının dostuyum.” Dedim. Ben bunları söylerken bir melek daha geldi. “ Tomara tekrar başından başla” dedi.

“Bunun adını tomarın başına yaz ki, benim dostlarımın dostudur.” Dedi.

Ebu Abbas Ata buyurdu; 

“ Ona yapışmaya kadir değil isen, dostlarına yapış. Her ne kadar mertebede onlara yetişemezsen de, onlar sana şefaatçi olurlar.”
Hadis-i Şerif; “ Müşriklerle bir çatı altında oturmayınız ve onlarla bir arada oturmayınız ve onlarla bir arada durmayınız. Kim onlarla oturur ve beraber bulunursa, o onlardandır bizden değildir.” ( Tirmizi, Siyar 42)


Bursevi ( Ruh’ ul Beyan, 7 – 80,81 ) bu hadis-i şerifi şöyle açıklıyor. Yani müşriklerle bir yerde oturmayınız. Aynı mecliste toplanmayınız ki beraberlikten dolayı onların kötü ahlakı size sirayet etmesin ve çirkin halleri size bulaşmasın.

Beraberliğin tesiri hakkında menkıbeler; 

Leon isimli hristiyan dergahta kalınca Müslüman olması.

Leon isimli hrıstiyan askeri, İznik’teki konsülünün emriyle Selahaddin Eyyübi ve Urfa valisi Zengi Ata’ yı katletmek için yola çıktı. Leon bu suikastı başarırsa İznik konsülü kendisine on bin altın verecek. Leon Arslan isminde bir Türk kılığına girdi,ve Harran ovasında Hayat Bin Kays hazretlerinin tekkesine misafir oldu. O misafirlik esnasında iman etti. Ne varki Selahattin Eyyübi ile Zengi Ata’ yı öldüreceği zehirli hançer kaza ile kendisine battığı için şehit oldu. Bunun üzerine Hayat Bin Kays ks. Şöyle buyurdu. 

”Kim Salihlerle oturur kalkarsa, ne kadar kötü niyetli olursa olsun o Salihlerin hürmetine Allah ona hayırlar nasip eder. Bu gün çok üzgünüm, çünkü bu zat iman etti de aramızda uzun zaman kalamadı, çok sevinçliyim. Çünkü Selahattin Eyyubi gibi yüksek bir mücahid ve kumandanı katletmek üzere gelen bir hristiyan suikastta bulunacağı zehirli hançerin kaza ile kendisine batması ile ve oradaki kemal sıfatları görmekle iman ile müşerref olduktan sonra şehit olarak vefat etti.”

Ebu Abbas Nihavendi k.s. ( Çağının muhteşemi, temkin, takva, vera’da ileri derece) Nakledilir ki; 

Rum diyarındaki bir hristiyan “ Müslümanlar arasında çok miktarda firaset sahipleri var” diye işitmiş imtihan maksadıyla oradan kalkıp Bağdat’ a gelmiş, sırtına bir hırka geçirmiş kendini sofiler kılığına sokmuş, eline bir asa almış ve Ebu Abbas Kassab ın hankahına gelmiş, hankaha ayak basınca, sert bir kişi olan şeyhin gözüne çarpmış. Ebu Abbas Nihavendi nen hankahına yönelmiş ve orada konaklamış. Görevliler, şeyhi durumdan haberdar etmişler ama şeyh ses çıkarmamış. Hristiyan, onun huyu hoşuna gittiğinden orada dört ay kalmış hankahtakilerle dost olup, namaz kılmış dört ay sonra gitmek üzere ayakkabılarını ayağına giymiş ve o vakit şeyh yavaşça kulağına! 

- Gelip dervişlerle ekmek yedin, su içtin, onlarla arkadaş oldun, sonrada geldiğin gibi gidiyorsun,yani, bigane olarak geldin, bigane olarak gidiyorsun (Aşina olman gerekmezmiydi?) civanmertlik bu değildir, diye fısıldadı. Bunun üzerine hristiyan hemen Müslüman olup oraya yerleşti. İşe mertçe girdi. nihayet işi o hale ulaştı ki, şeyh vefat edince müridler ittifakla kendisini şeyhin yerine getirdiler.!

----------------------------------------------------------------------------------------------------

Onaylayan : H.ÇAĞIL (B)
Derleyen : Ali Rıza GÖKEL

Devam edecektir…

Tüm Hakları Saklıdır.

Kaynak belirtilmek suretiyle yayınlanabilir.

 
SEMERKAND15  
 





 
Sohbetler  
 
 
Kuran-ı Kerim Dinle  
   
Radyo 15 Dinle  
 
Radyo Onbeş
 
şimdiye kadar 5111 ziyaretçiburdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol